6-8 Ekim 2014’teki eylemler, insani ve vicdani bir dayanışma çağrısının sonucuydu. Ancak ne yazık ki o günlerde yaşanan olaylarda 47’si HDP üyesi ve seçmeni olmak üzere toplam 54 yurttaşımız yaşamını yitirdi.

Kürt siyaseti, bu ölümlerin arkasındaki karanlık odakların açığa çıkarılması için yıllardır sayısız girişimde bulundu. Fakat bu çabaların hiçbiri karşılık bulmadı. Böylece 6-8 Ekim’de yaşanan ölümler, aydınlatılması gereken bir toplumsal yara olmaktan çıkarılıp, siyasi bir manipülasyon aracına dönüştürüldü.

Adalet yerini bulmadı; aksine, yargı eliyle hakikat tersyüz edildi. IŞİD saldırılarına karşı yükselen demokratik tepkiler, “terör” söylemleriyle kriminalize edildi. Hakikat yerine yalanlar, adalet yerine intikam duygusu hâkim kılındı. Böylece 6-8 Ekim olayları, demokratik siyaseti hedef alan kapsamlı bir yargı operasyonunun yani Kobanê Kumpas Davası’nın bahanesi haline getirildi.

Kobanê Davası, artık herkesin gördüğü gibi, bir hukuk süreci değil, demokratik siyaseti tasfiye etme planının merkezinde duran siyasi bir kumpastır. Tutuklu siyasetçiler, yıllardır “siyasi rehine” olarak cezaevlerinde tutulmaktadır. Onlara yöneltilen suçlamalar, çelişkili tanıklıklara, sahte delillere ve açık bir politik intikam anlayışına dayanmaktadır.

Bu tablo yalnızca iç hukuk normlarına değil, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere de meydan okumaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tanımayan, Anayasa’yı hiçe sayan bu yaklaşım, yargının siyasetin doğrudan denetimi altına alındığının en açık göstergesidir.

Barışın, demokratik toplumun ve ortak yaşamın güçlenmesi; hakikatin karartılmadığı, siyasetin cezalandırılmadığı bir adalet düzeniyle mümkündür.

Bu nedenle bir kez daha vurguluyoruz: Kobanê Kumpas Davası derhal düşürülmeli, tüm siyasi tutsaklar serbest bırakılmalıdır. 6-8 Ekim eylemlerinde yaşamını yitiren yurttaşlarımızı saygıyla anıyor, bir kez daha hakikatin açığa çıkarılması ve adaletin sağlanması çağrımızı yineliyoruz.