Toplumsal barış ve demokratik siyasetin dönüştürücü gücüyle, demokratik toplumu inşa edelim!

Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihinde yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısının tarihsel ve siyasal önemini dikkate alarak çözüm odaklı hareket eden Kürt Özgürlük Hareketi’nin silah bırakma kararı, yüz yıllık sorunun çözümüne dönük inancın ve umudun somut bir ifadesidir. Bu adımı ile Kürt Özgürlük Hareketi geçmişte olduğu gibi bugün de tarihi sorumluluğunu yerine getirmiş, demokratik bir çözümün gerçekleşmesi için gerekli adımı atmıştır. Böylelikle kalıcı bir barışın tesisi ve demokratik bir toplumun inşası için tüm şartlarını seferber etmiş, halkların ortak yaşam umudunu daha da büyütmüştür.

 

Yüz yıllık inkâr siyasetinin sonuçlarından biri olarak ortaya çıkan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi, sadece Kürt halkı için değil, tüm bölge halkları için kritik bir önem taşımaktadır. Bu sorununun çözümü, sadece siyasal bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal barışın inşası, halkların eşitliği ve özgürlüğü için bir gerekliliktir. Bu bağlamda, Sayın Öcalan’ın çağrısı, sadece bir çözüm önerisi değil, aynı zamanda halkların birlikte yaşama iradesini esas alan bir anlayışın izahatıdır.

 

Geçmişte yaşanan acılar, ödenen ağır bedeller bu sürecin önemini daha da vurgulamaktadır. Artık halklar, inançlar ve farklı kimliklerin özlemini çektiği barış ve özgür yaşamın inşasına ramak kalmıştır. Artık onlarca yıldır verilen bedelleri ve emeği demokratik bir toplum ile taçlandırmanın zamanı gelmiştir. Bu nedenle çözüm iradesi, toplumun her kesiminden güçlü bir şekilde sahiplenilmeli ve bu süreç herkesin ortak bir hedefi olmalıdır. Barışa giden yolun inşası, sadece silahların susmasıyla değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşümle mümkündür. Bu dönüşümün öncüsü olmak, tüm tarafların sorumluluğundadır.

 

İktidar ve devlet atılan adımları olumlu bir şekilde karşılamak ve kalıcı barışın önünü açacak adımlar atmak konusunda asli sorumludur. Silahların imha edilmesi, sadece bir başlangıçtır; ancak sürecin kalıcı hale gelmesi, iktidarın ve devletin atacağı adımlarla mümkün olacaktır. Gerçek bir barış ortamının inşası, toplumsal uzlaşıyı sağlamak, ayrımcılığı sona erdirmek ve temel hakları güvence altına almakla mümkündür. Bu noktada iktidar-devletin sorumluluğu büyüktür. Bu anlamda atılacak ilk adımlardan biri de sürecin güvence altına alınması ve yasal bir zemine oturtulmasıdır.

 

Siyasal ve toplumsal tüm dinamikler de kritik sorumluluğunu yerine getirmelidir. Sorumluluk bilinci ile sürece yapıcı bir katkı sağlanıp, halkların barış, demokrasi ve adalet talepleri güçlendirilmelidir.  Eşit ve özgür bir geleceğin inşası şüphesiz Kurdistan ve Türkiye halklarının gayreti, empatisi ve anlayışı sayesinde ivme kazanacak ve başarıya ulaşacaktır. Demokratik siyaset kurumları, sivil toplum örgütleri ve meslek örgütlerinin bu süreçte yapıcı bir rol oynaması, ortak bir akılla hareket etmesi ve azami bir katkıda bulunması tüm toplumun temel beklentisidir.

 

Barışın tesisi ve demokratik toplumun inşası, sadece bir siyasal süreç değil, aynı zamanda toplumsal bir gerekliliktir. Türkiye ve Kurdistan başta olmak üzere, tüm Ortadoğu halkları için barışın tesisi, bölgedeki kalıcı istikrarın ve güvenliğin teminatıdır. Bu bağlamda Sayın Öcalan’ın çağrısı, barışa giden yolun başlangıcını simgelemekte ve tüm topluma/coğrafyaya umut ışığı olmaktadır. Bu iradeye sahip çıkmak tüm siyasi aktörlerin ve halkların ortak sorumluluğudur. Demokratik Bölgeler Partisi olarak; bu sürecin sahiplenilmesi, başarıya ulaşması için, barış, adalet ve eşitlik temelinde, demokratik bir toplum inşa etmenin mücadelesini sürdüreceğiz.

 

Demokratik Bölgeler Partisi

Yaklaşan Etkinlikler
Haberler